7 Haziran 2009 Pazar

hızlı bir haftasonu...


Bu ve bundan önceki yazım, yani; blog bütününü oluşturan yazılarımın tamamı, dolaylı yoldan, araba ve hız olunca ilk yazımda bahsetmiş olduğum "arabalara olan ilgisizliğim" uydurmaymış gibi geldi bir an :) -Yoksa içten içe merakım vardı ve bunun ortaya çıkması için bir şeylerin mi olması gerekiyordu? :p
Geçtiğimiz Cumartesi ve Pazar askerden arkadaşım Yusuf'un daveti üstüne Formula 1 yarışlarını izlemek için İstanbul Park'taydım. Formula ile uzaktan yakından ilgisi olmayan biri için orada yaşayıp gördüklerim formula fanatiklerini kıskandıracak cinstendi... Padok alanını canlı canlı görmek, garajlardaki teknisyenlerle araçlar ile ilgili sorular sormak, media centerlardaki(hoş.. sadece redbull'a izin verdiler o ayrı :p ) heyecanı yaşamak..

Padok alanındaki ilk turumda ağzım açık şekilde formula araçlarının ve media centerların taşındığı görkemli tırları, dünyanın farklı yerlerinden gelen özel davetlilerin yarışı izlediği kafeleri, özel davetlilerle röpörtaj yapan yabancı basın mensuplarını, formula nın başındaki adamı (big-boss), ve şanslıysanız rastlaşabileceğiniz pilotları görüyorsunuz bu padok alanında. Padok alanındaki tek olumsuzluk yapıların metalden olması sıcağı bu bölgede daha fazla hissedip bunalmanıza neden oluyor.

Ferrari takımı tırları

Ferrari Media Center

Redbull teknisyeni lastiği temizlerken

Ne olduklarını anlayamadığım Ferrari araç parçaları :)

Geçen senelerde yarışlara giden arkadaşlarımın, anlaşmış gibi- "araçların motor seslerini dinlemeye gidiyoruz" söylemi benim için çok geçerli ya da gerçekçi olmadı ne yazıkki. Zira kulak tıpası/tıkacı (literatürde earplug olarak geçiyor) olmadan piste o kadar yakın yarış izlemek kulakta kalıcı hasarlara, işitme problemlerine neden olabiliyor. O kadar gürültüde ne konuşuluyor, ne de yarışa konsantre olunuyor, baş ağrısı da cabası. Yarışı gidecek olan varsa mutlaka o tıkaçlardan alıp gitsin. Formulacının olmazsa olmazıdır bu tıkaç :) Bir başka olmazsa olmaz aksesuarınız da şapkanız olmalı, ana tribün ya da padok alanında değilseniz güneş çaktırmadan çarpabilir. Çünkü etrafı açık bir alan olduğu için esen rüzgar yandığınızı hissettirmiyor ( Bu çaktırmadan yanma durumu tekne turu yapan tatilcilerde gezi sonrası yorgunluk ve deli gibi su içme olarak açığa çıkar. Öyle bir yorgunluktur ki insan evden çıkmak istemez.. Öyle fenadır durum :) )


Sıralama turlarında ferrari takım garajının önünde oturmuş olsak da asıl yarışı izliyormuş hissini aldığımız tribün ilk virajın -kazaların olduğu virajdır bu- olduğu yerdi. Zira pilotlar arasında geçişler de burada oluyor, bu geçişler sırasında kazalar da burada. Her ne kadar kaza olsun istemese de yarışa heyecan katan olay da kaza ve geçişler oluyor.

Formulayı izlemeye gidenlerin bir kısmı gerçekten bir futbol maçı izliyormuş edasıyla fanatizm içerisindelerdi. Takımlarının renklerinde giyinmiş ve tezahürat eden insanlar. Diğer bir kısmı oradan buradan promosyon, hediye ve ödül bilet gibi uygulamalardan kazandıkları biletler ile gelen(ki kendimi bunlardan biri olarak görüyorum) kesim. Ve son olarak da takım fanatizmi olmayan ancak formula fanatizmi olan mütavazı seyirciler(en sevdiğim seyirci bunlardı :P) Bu insanlar gayet sakin bir şekilde yarışlarını izlerler ve dışarda orda burada formula ile ilgili deli muhabbet ederler.
Tribün, paddock ve yarış ile ilgili söylenecekler bunlarla sınırlı olmasa da asıl olay dışarıda, formula takımlarının offical store larının bulunduğu, food court, alanıydı; cıvıl cıvıl insanların, sponsorların aktiviteler ile renk kattığı ve çeşitli formula oyunlarının bulunduğu.
Bu cıvıl cıvıl insan seli arasında yarışların başlamasını beklerken çeşitli aktivitelere katıldık ettik.. Bu aktivitesel ve güneşin altında dolanmanın verdiği yorgunluğu bir restorantta atalım derken bir başka restorantın üstünde alev topu oluşması günün en olumsuz olayıydı. İlk başta görsel bir şölen olduğunu düşünmüş olsak da itfaiyenin gelmesiyle olay anlaşıldı ve bölgede bulunan insanlar, ki bunlara tepelerinde alev topu oluşurken alışveriş yapan insanlar da dahil, kaçış kaçış oldular. İstanbul itfaiyesinin en taktir ettiğim tarafı ise yangın söndürülmüş dahi olsa sanki yangın sönmemiş gibi ivedi müdahalesiydi. Zaten günün alkışını da topladı bu hareketiyle :)

Formula günü kelimenin tam anlamıyla heyecanın adrenalinin ve hızın yüksek olduğu bir gündü. Formula sonunda akılda oluşan tek cümle şu oldu; her insan ölmeden önce mutlaka en az bir yarış izlemeli, o atmosferi yaşamalı.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder