23 Temmuz 2009 Perşembe

Rock'n Coke 2009


Geçtiğimiz cumartesi ve pazar günü bu yazın son festivali olan aynı zamanda bu yıl 5. si düzenlenen Rock'n Coke 2009 için bir kez daha İstanbul Park'taydım.Formula 1 e göre -Padok alanında yapılmasına rağmen- çok daha farklı bir deneyimdi. Hatta ,Formula tırlarının alanı doldurmasından ötürü, o kadar kişiyi nasıl sığdıracaklar diye düşünmeden edemedim.

Her şeyde olduğu gibi bu festivalde de bir önceki senelere göre kıyaslama yaptık. Ben, Hazerfen(yanlış yazmış olabilirim) Avrupa yakasında oturan kimseye de uzak olduğundan, hali hazırda İstanbul Park'ın yakın oluşundan bahsettim. Bir başkası İstanbul Park'ın beton oluşunun olumsuzluğundan. Bir diğeri ise alanın engebeli olmayışını artı olarak gördü. Yani kısaca herkes kendince beğenilerini ve olumsuzluklarını sundu. Şayet varsa çeverenizde festival düzenleyecek birileri bu konu hakkında yeterince konuştuğumdan size yardımda bulunacak yararlı fikirlere sahibim. Görüşebiliriz :p

Bu benim için İstanbuldaki 3. ancak Anadolu yakasındaki ilk Rock'n Coke festivali olmasına rağmen bu tarafta oluşunu hem bana yakın olması, hem de ulaşımın kolay yapılabilmesinden dolayı sevdim. Hani beni arabaya bindirseniz ve Hazerfen'i bul deseniz galiba Atatürk Havalimanına kadar götürebilirim. Gel gör ki İstanbul Park için levha/işrateler son derece kolay. İstanbul'un neresinde olursanız olun sizi İstanbul Park'a götüren bir yol elbet buluyorsunuz... İsteseniz de istemeseniz de...

Konser alanıyla ilgili olarak biraz bilgi vermek gerekirsek. Festivalin düzenlendiği alan, Formula yarışları sırasında bulunduğum padok alanındaydı. Son derece geniş ve zemini son derece düz bir alan. İnsan dağılımı bu alanın tamamına yayıldığı için bir noktada yığılmış bir kalabalık yoktu. Bu da gerçekten festival havasını hissetmenizi sağlıyordu. Ancak alanın bu kadar güzel olması alana giderken karşılaştığımız saçma durumlara engel olamadı.

Kobay fare gibi hissettiğimiz kafesler
Beleş kolaları hüplettiğimiz stand.

Otopark'tan bilet gişesine olan mesafeden tutun, bu mesafe sırasında kendinizi fare gibi hissettiğiniz labirent'in olduğu alan. Bilet kesimini yapıldıktan sonra otobüs ile festival alanına taşınmak gibi... Ama bunların biraz kötü göründüğünü anlamış olacaklar ki eziyetin sonunda soğuk birer Coca Cola ikram ettiler sağolsunlar :) Bir de Cumartesi günü VIP bilekliklerin takıldığı alanda gözlerine kestirdiklerine verdikleri `sahne önü bileti`ni almamız, nazarımda, bu negatiflikleri bir anda pozitifliğe çevirdi :p Tamam çok dürüst değilim kabul ediyorum.

Festivalin olumlu yönlerinden de bahsedecek olursam. İstanbul sıcağında amele gibi yanmak istemeyen bünyeler için gölgelik alanların bulunması ve bu alanlarda bulunan soğuk su ve hava püskürten fıskiyeler tam anlamıyla bunaltıcı sıcaktan kurtaran şeyler oldu. Tabi uzun kuyruklar sonunda aldığınız buz gibi bir biranın da kurtardığı gerçeğini unutmamak gerekir. Her yerin beton oluşuyla ilgili söylenen olumsuzlukları, kalıplar halinde kesilip montajı yapılan çim alanlar ile kapatıp üstlerine minder sermeleri, her ne kadar sert de olsa, yayılma isteğiyle festivale gelmiş bünyelerin rahatlamasına neden oldu. `Hiç yeşillik yok!` feryatlarını bastırdı diyebiliriz :)
Festival sırasında ayakta beklemekten yorulan ve acıkan bünyeyi rahatlatan ve açlığı bastıran restorantlar da vardı tabi. Rock'n Coke'ta ilk defa karşılaştığım ancak daha önce miniaturk'te yeme deneyiminde bulunanların demesiyle chipstix lezzetini gördük. Her ne kadar yememiş de olsam eminimki çok lezzetli bir şey. Bildiğin şişin üzerine patates kızartmasını geçirmişler abiler :)

Gren grubu - 1


Gren grubu - 2

Konserlerden biraz bahsedecek olursam. İlk gün kuzen'in ısrarı üstüne Gren'i dinledik. İlk dinleyişte daha önceden dinlediğim ve aksak ritim ile çalındığını tahmin ettiğim 2 şarkıyı beğendim. Müzikleri güzel zamanla alışır insan dedim dinlerken bol bol :) Gren'den sonra yer yer kulağımı Duman, Sakin ve Badem e çevirdim. Daha sonra Cumartesi gecesinin assolisti Nine İnch Nails ile The Prodigy dinlendi. -Performans olarak zaten bu grupların kötü bir performansına rastlamadığınız için ehh fena değildi demek saygısızlık gibi gelir- Cumartesi günü biraz erken gitmemizin(festival alanına), güneşte kavrulmamızın ve tüm gün ayakta olmamızın etkisiyle The Prodigy'i bitirmeden eve dönmek zorunda kaldık. İlk günün özetini çıkartmak gerekirse; sadece 1 gün gidiyor olsaydım bu yılki festivali ne kadar kötü olmuş diyebilirdim. Epeyce sıkıldım. Ha bu o günkü halet_i ruhiyemden kaynaklanmış da olabilir ki buna veriyorum ben :) İkinci gün ise son derece keyifli, eğlenceli ve yine müzik dolu geçti. İlk gün dersimizi aldıktan sonra ikinci gün bira daha geç gitmeye karar verdik. En azından güneş altında daha az pişeriz daha az ayakta oluruz düşüncesiyle saat 6 gibi festival alanındaydık. Açılışı Hayko Cepkin ile yaptık. Hayko'nun yüzündeki kan konseptli makyajı beni benden aldı. Konser sonunda yaptığı veda konuşması ise "n'oluyor len ölüme mi gidiyorsun?" dedirtti ve göz doldurdu. - Sonradan anlaşıldı ki yeni albüm çalışmaları için sahnelerden ırak, çalışmalarına yakınsak olacakmış :) - Haykodan sonra güzel güzel sohbet ettik... Kim vardı? Ne söylüyordu? Kime sesleniyordu? Mottosu neydi? pek alakadar olmadık ama sonradan öğrendim ki fonda Razorlight ve Kaiser Chief çalmış. - Kaiser Chief'in sahne aldığını biliyordum ama o grup ile ilgili enteresan olan şuydu; ruby ruby şarkısının bunların söylediğini bilmiyordum :) - Gecenin en sonunda ise "gelse de gitsek" diye yıllardır beklediğimiz ancak bu yıllar geçtikce -benim onların müziğine azalan ilgimi de göz önünde bulundurursak- yeni albümünden bir kaç şarkı bildiğim ve eski albümlerini hemen hemen ezbere bildiğim Linkin Park sahne aldı. İşte o zaman gerçekten performans sözcüğünün tanımını bir kere daha gözden geçirdim. Ayrıca sahnede açtıkları Türk bayrağı ile her daim gaza gelen Türk halkını bir kez daha gaza getirip kitleyi coşturmayı başardılar. İşte bu performanslarından sonra 2009 festivali 3. kez gittiğim Rock'n Coke silsilesinin `en güzeli` tahtına oturdu.

Nine Inch Nails'in solisti Trent Reznor, kaslı kollarıyla birlikte sahne aldı :)


ve beklenen grup... Linkin Park!

Tabi bu festivalin bazıları için ayrı bir yeri oldu.

Festivaaaal gibisin katılmak istiyoruuum.
Önlerden yer kapıp, gözünü kalbime bekliyorum.
Asaletinin bedeli, çok kölen var belli biri.
Hem biraz deli, azdan çok da serseri.
Adı lazım değil baş harfi ...



21 Temmuz 2009 Salı

çok sesli koro



20 temmuz 2009, bir kısmı bugünü tatilde eğlence bağlangıcı olarak sanıyor... bir kısmı da "oh deniz, güneş, kum ne güzel tatile gidiyorsun" diyor... aslında çok da haksız değiller olayın görünen kısmı bu, görünen gerçeği bu.. Varsın öyle bilinsin. Zaman zaman insanın ihtiyacı olanı yapmaya gidiyorum...
İnanmak istediğiniz çok yalan söyledim. İşin aslı içimdeki çok sesli koroyu dinlemeye gidiyorum..

-dur bakalım! bu ses de ne? tanıdık bir ses, bildik bir tını...

*** O sırada duyulan, Müzeyyen Senar'ın ta kendisidir. "kimseye etmem şikayet" der.***

6 Temmuz 2009 Pazartesi

hayalleri ertelemek




Bugün gmail hesabımın depolama kapasitesi dolmuş.. Boşaltmak için geçmiş maillarıma bakarken üniversite yıllarında bitirme projemin ekinde(attachment) bulunduğu maile rastladım. Şu günlerde farklı şeyler yapma arzusu ve hayali içerisinde olduğumdan maili tekrar açıp projemin raporunu okumaya koyuldum. O zamanlar bu kadar iyi olduğunu düşünmediğim - muhtemelen vizyonun kısıtlı olmasından ötürü - ancak şimdi okurken gerçekten iyi fikir olabileceğini düşündüğüm bir projeye rastladım. Bitirme projemi yaratıcı bulurken ne kadar objektif olabileceğimi bilemiyorum ama projeden bahsettiğim çoğu arkadaşım hayata geçirmemi önerdi. Aslında anlatmak istediğim projenin ne kadar harika ya da berbat olduğu değil...

O dönemde her projede farklı bir şeyler yaratma isteği varken şimdi tek yaptığım birilerinin isteklerini yerine getirmek, onların istekleri doğrultusunda bir şeylere şekil vermek. Şu sıralar aklımı en çok meşgul eden şeylerin bir kısmını bu rutinlikten kurtulma fikri oluşturuyor. Galiba bir süre daha yaratıcılıktan yoksun bir şekilde yaşamıma devam edeceğim. Hem ne demişler "Yaratmak Allah'a mahsustur." Ben kim oluyorum ki ? :)

Aslında anlatmak istediğim artık eskisi gibi yaratıcılığımı zorladığım bir uğraş içerisinde değilim. Şimdilik....